...Bismillahirrahmanirrahim...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

...Bismillahirrahmanirrahim...

Site İslami ölçülerde dini bilgiler içermektedir...
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Giriş yap
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Beni hatırla: 
:: Şifremi unuttum
En iyi yollayıcılar
TuaNa
İslâm Ahlâkı Vote_lcapİslâm Ahlâkı I_voting_barİslâm Ahlâkı Vote_rcap 
Hattap
İslâm Ahlâkı Vote_lcapİslâm Ahlâkı I_voting_barİslâm Ahlâkı Vote_rcap 
filistinli
İslâm Ahlâkı Vote_lcapİslâm Ahlâkı I_voting_barİslâm Ahlâkı Vote_rcap 
bosnalı
İslâm Ahlâkı Vote_lcapİslâm Ahlâkı I_voting_barİslâm Ahlâkı Vote_rcap 
yusuf
İslâm Ahlâkı Vote_lcapİslâm Ahlâkı I_voting_barİslâm Ahlâkı Vote_rcap 
cihat12345
İslâm Ahlâkı Vote_lcapİslâm Ahlâkı I_voting_barİslâm Ahlâkı Vote_rcap 
kerbela_690
İslâm Ahlâkı Vote_lcapİslâm Ahlâkı I_voting_barİslâm Ahlâkı Vote_rcap 
gulumseryuzlum
İslâm Ahlâkı Vote_lcapİslâm Ahlâkı I_voting_barİslâm Ahlâkı Vote_rcap 
sad_bin_ebi_vakkas
İslâm Ahlâkı Vote_lcapİslâm Ahlâkı I_voting_barİslâm Ahlâkı Vote_rcap 
musab
İslâm Ahlâkı Vote_lcapİslâm Ahlâkı I_voting_barİslâm Ahlâkı Vote_rcap 
En son konular
» virtual slots games
İslâm Ahlâkı Icon_minitimeÇarş. Ağus. 03, 2011 8:07 pm tarafından Misafir

» benefits of taking fish oil pills
İslâm Ahlâkı Icon_minitimeÇarş. Ağus. 03, 2011 7:13 am tarafından Misafir

» Metformin, such beginning plant-derived
İslâm Ahlâkı Icon_minitimeSalı Ağus. 02, 2011 1:51 pm tarafından Misafir

» аутогинекологический массаж
İslâm Ahlâkı Icon_minitimePtsi Ağus. 01, 2011 7:11 pm tarafından Misafir

» Продвижение неизбежно
İslâm Ahlâkı Icon_minitimeC.tesi Tem. 30, 2011 4:03 pm tarafından Misafir

» generic cialis online australia
İslâm Ahlâkı Icon_minitimeCuma Tem. 29, 2011 6:05 pm tarafından Misafir

» Vuslat İlahi Grubu-Ya Hüseyn(Kassam Medya)
İslâm Ahlâkı Icon_minitimePaz Ocak 10, 2010 2:04 pm tarafından filistinli

» Cool Virtual Dj Full Türkçe
İslâm Ahlâkı Icon_minitimePtsi Nis. 20, 2009 12:18 am tarafından Misafir

» hadisi şerif
İslâm Ahlâkı Icon_minitimeC.tesi Nis. 04, 2009 9:34 am tarafından yusuf

» hadisi şerif
İslâm Ahlâkı Icon_minitimeC.tesi Nis. 04, 2009 9:33 am tarafından yusuf

» hadisi şerif
İslâm Ahlâkı Icon_minitimeC.tesi Nis. 04, 2009 9:33 am tarafından yusuf

» SEÇTİĞİM RESİMLER
İslâm Ahlâkı Icon_minitimeÇarş. Nis. 01, 2009 7:23 pm tarafından hanzala

» özcan YA HUSEYN (ŞEHİD REHBER)(DİNLEMENİZİ TAVSİYE EDERİM)
İslâm Ahlâkı Icon_minitimeÇarş. Nis. 01, 2009 5:45 pm tarafından cihat12345

» RESUL KUCAK ACMIŞ KOŞ GEL DER BANA harika ilahi
İslâm Ahlâkı Icon_minitimeÇarş. Mart 11, 2009 11:00 pm tarafından cihat12345

» Dilim Tutulur
İslâm Ahlâkı Icon_minitimePtsi Şub. 23, 2009 3:55 pm tarafından by_editör

» SELAM SANA EY REHBER (ÖZCAN)
İslâm Ahlâkı Icon_minitimeSalı Şub. 17, 2009 9:09 pm tarafından filistinli

» ŞEHİD REHBERE İTHAFEN
İslâm Ahlâkı Icon_minitimePaz Şub. 15, 2009 1:16 pm tarafından filistinli

» Yine Bir Kerbela
İslâm Ahlâkı Icon_minitimeCuma Şub. 13, 2009 7:25 pm tarafından Hattap

» Filistinden Mektup
İslâm Ahlâkı Icon_minitimeÇarş. Şub. 11, 2009 10:35 pm tarafından cihat12345

» SAKIN İZLEMEDEN GEÇME ALLAHU EKBER NUC BACIYA MUCAHİTLERDEN CEVAP
İslâm Ahlâkı Icon_minitimeSalı Şub. 10, 2009 12:18 am tarafından TuaNa

Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma
ONLİNE HABERLER
ONLİNE İLAHİ

 

 İslâm Ahlâkı

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
musab
admin
admin
musab


Erkek
Mesaj Sayısı : 4
Yaş : 33
Nerden : batman
Lakap : musab
Kayıt tarihi : 13/01/09

İslâm Ahlâkı Empty
MesajKonu: İslâm Ahlâkı   İslâm Ahlâkı Icon_minitimeSalı Şub. 03, 2009 10:29 pm

NİFÂK

32 - Nifâk, münâfıklık, içinin dışına uymamasıdır. Kalbinde küfr olan kimsenin mü’min olduğunu söylemesi, dinde nifâk olur. Kalbinde düşmanlık olup, dostluk göstermek dünyâ nifâkı olur. Küfrün en kötüsü, dinde nifâk yapmakdır. Medîne şehrindeki münâfıkların reîsi, Abdüllah bin Übey bin Selûl idi. Müslimânların Bedr gazâsındaki zaferlerini görünce, müslimân olduklarını söylediler. Fekat, kalbleri ile inanmadılar. Hadîs-i şerîfde, (Müslimânlara, sözleriyle dostluk gösterip, davranışlarıyla düşmanlık edenlere, Allahü teâlâ ve melekler la’net eylesin) ve (Münâfıkın üç alâmeti vardır: Yalan söyler, sözünde durmaz ve emânete hıyânet eder) buyuruldu. Böyle kimse, müslimân olduğunu söylese, nemâz kılsa da, münâfıkdır.

TEFEKKÜR ETMEMEK

33 - İnsanın, günâhlarını düşünmesi ve bunlara tevbe etmesi, tâ’atlarını, ibâdetlerini düşünüp, bunlara da, şükr etmesi lâzımdır. Mahlûklardaki ve kendi bedenindeki ince san’atları, düzenleri, birbirlerine olan bağlılıklarını düşünerek de, Allahü teâlânın varlığını ve büyüklüğünü anlaması lâzımdır. Mahlûkların, varlıkların hepsine (Âlem) denir.

[Âlem, üç kısmdır: (Âlem-i ecsâd), (Âlem-i ervâh) ve (Âlem-i misâl). Âlem-i misâl, varlık âlemi değildir. Görünüş âlemidir. Her varlığın, bu âlemde bir görüntüsü bulunur. Âlem-ı ervâh, Arşın hâricindeki şeylerdir. Bunlar maddî değildir. Bunlara (Âlem-i emr) de denir. Âlem-i ecsâd, madde âlemidir. Buna (Âlem-i halk) da denir. Bu da ikiye ayrılır: İnsana (Âlem-i sagîr) denir. İnsandan başka varlıkların hepsine (Âlem-i kebîr) denir. Âlem-i kebîrde olan herşeyin, âlem-i sagîrde, bir nümûnesi, benzeri vardır. İnsanın kalbi, rûh âlemine açılan bir kapıdır. Kâfirlerde bu kapı kapanmış, harâb olmuşdur. Bunun için, kâfirlerin rûh âleminden haberleri yokdur ve olamaz. Kalbin hayât bulması, rûh âlemine açılması için tek çâre, tek ilâc, îmân etmesidir, müslimân olmasıdır. Mü’minin kalb kapısından Âlem-i emre girmesi ve bu âlemde sonsuza, ebedî hayâta ilerlemesi için, çalışması lâzımdır. İslâmiyyetin sekiz ana ilminden biri olan (Tesavvuf) ilmi, bu çalışmaları öğreten, mu’azzam bir ilmdir. Bu ilmin mütehassıslarına (Velî) ve (Mürşid) denir. Mürşidlerin en meşhûru, imâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkîdir. 1034 hicrî ve 1624 mîlâdî senesinde Hindistânda vefât etmişdir.

Tıb ve fen fakültelerinde okuyup da, mahlûklardaki san’at inceliklerini, aralarındaki hesâblı bağlantıları gören ve anlıyabilen aklı başında bir kimsenin, Allahü teâlânın varlığına, birliğine, büyüklüğüne, ilmine, kudretine inanmaması mümkün değildir. İnanmıyanın, anormal, geri kafalı, câhil olması, yâhud inâdcı, şehvetlerine düşkün bir budala olması veyâ nefsine esîr olmuş, işkence yapmakdan zevk alan, zâlim bir sadist olması lâzım gelir. Kâfirlerin hayât hikâyeleri incelenirse, bu üç kısmdan biri olduğu hemen meydâna çıkar.]

Hadîs-i şerîfde, (Varlıklardaki nizâmı düşünerek Allahü teâlâya îmân ediniz!) buyuruldu. Astronomi okuyup da, yer küresinin, ayın, güneşin ve bütün yıldızların boşlukda dönmelerinde ve birbirlerinden uzaklıklarında bulunan düzeni, hesâbları anlıyan kimsenin, îmânı artar. Dağların, ma’denlerin, nehrlerin, denizlerin, hayvânların, nebatların, hattâ mikropların yaratılmasında, çeşidli fâideler vardır. Hiçbiri boş yere, lüzûmsuz yaratılmamışdır. Bulutlar, yağmurlar, şimşekler ve yıldırımlar, yer altındaki sular ve enerji maddeleri ve hava, kısaca her varlık belirli hizmetler, belli vazîfeler yapmakdadır. İnsanlar, bu sayısız mahlûkların, sayılamıyacak hizmetlerinden bugüne kadar pek azını anlıyabilmişdir. Mahlûkları kavrıyamıyan insan aklı, bunların hâlıkını, yaratanını nasıl kavrıyabilir? Onun büyüklüğünü, sıfatlarını birâz anlıyabilen islâm âlimleri, şaşkına dönmüşler. (Onu anlamak, anlaşılamıyacağını anlamakdır) demişlerdir. Mûsâ aleyhisselâmın ümmetinden biri, otuz sene ibâdet etmiş. Bir bulut kendisine gölge yaparak, güneşden korumuşdu. Birgün bulut gelmemiş, güneşde kalmışdı. Annesine sebebini sormuş. Herhâlde bir günâh yapmışsın, demişdi. Hayır, günâh işlemedim deyince, göklere, çiçeklere bakmadın mı? Onları görünce, yaratanın azametini düşünmedin mi? demiş. Evet, bakdım. Fekat, tefekkürde kusûr etdim deyince, bundan büyük günâh olur mu? Hemen tevbe et, demişdi. Aklı başında olan kimsenin, tefekkür vazîfesini hiç ihmâl etmemesi lâzımdır. Yarın ölmiyeceğinden emîn olan kimse var mıdır? Allahü teâlâ, hiçbir şeyi bâtıl, fâidesiz yaratmamışdır. İnsanların anlıyamadıkları, göremedikleri fâideler, anlıyabildiklerinden katkat dahâ çokdur. Tefekkür, dört dürlü olur, demişlerdir. Allahü teâlânın mahlûklarındaki güzel san’atları, fâideleri düşünmek, Ona inanmağa ve sevmeğe sebeb olur. Onun va’d etdiği sevâbları düşünmek, ibâdet yapmağa sebeb olur. Onun haber verdiği azâbları düşünmek, Ondan korkmağa, kimseye kötülük yapmamağa sebeb olur. Onun ni’metlerine, ihsânlarına karşılık, nefsine uyarak günâh işlediğini, gaflet içinde yaşadığını düşünmek, Allahdan hayâ etmeğe, utanmağa sebeb olur. Allahü teâlâ, yerlerde ve göklerde bulunan mahlûkları düşünerek ibret alanları sever. Hadîs-i şerîfde, (Tefekkür gibi kıymetli ibâdet yokdur) ve (Bir an tefekkür, altmış sene ibâdetden dahâ hayrlıdır) buyuruldu. İmâm-ı Gazâlînin fârisî (Kimyâ-i Se’âdet) kitâbında tefekkür uzun yazılıdır.

MÜSLİMÂNA BEDDÜÂ

34 - Hadîs-i şerîfde, (Kendinize, evlâdınıza, kötü düâ etmeyiniz. Allahın kaderine râzı olunuz. Ni’metlerini artdırması için düâ ediniz) ve (Ananın, babanın çocuğuna olan ve mazlûmun, zâlime olan beddüâları, red olunmaz) buyuruldu. Bir müslimânın kâfir olması için düâ edenin kendisi kâfir olur. Bir zâlimin, kâfir olarak ölerek, sonsuz azâb çekmesini istemek, küfr olmaz. Mûsâ aleyhisselâmın böyle düâ etdiği, Kur’ân-ı kerîmde bildirilmişdir. İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe “rahime-hullahü teâlâ”, başkasının kâfir olmasını istemek, küfr olur buyurdu. Zâlimden başkasına beddüâ etmek harâmdır. Zâlime, zulmü kadar beddüâ etmek câiz olur. Câiz olan birşeyin mikdârı, özrün mikdârı kadar olur. Zâlime de beddüâ etmemek, sabr etmek ve hattâ, afv etmek dahâ iyidir. Zimmîye ve herhangi bir kâfire, Allah ömr versin demek, câiz değildir. Müslimân olması için veyâ cizye vererek müslimânların kuvvetlenmesi için, böyle düâ etmek, câiz olur. Kâfire saygı ile selâm veren, kâfir olur. Kâfire saygı bildiren bir söz söylemek, meselâ üstâdım demek, küfr olur.

MÜSLİMÂNA KÖTÜ İSM TAKMAK

35 - Müslimâna kötü ism takmak veyâ başkasının takdığı kötü ismi söylemek câiz değildir. Soy adı ve nâm-ı müsteâr koymak câizdir. Sıddîk Gümüş, Hüseyn Hilmi Işık hocamızın nâm-ı müsteârıdır. Hadîs-i şerîfde, (Kötü ismi olan, bunu güzel isme çevirsin!) buyuruldu. Meselâ, Âsıye ismini, Cemîle yapmalıdır. Müslimâna güzel ism takmak câizdir. Çocuğuna, övücü ism koymamalıdır. Meselâ Reşîd, Emîn ismini vermemelidir. Muhyiddîn, Nûrüddîn gibi ismler de, yalan ve bid’at olur. Fâsıkları, câhilleri, mürtedleri böyle ismlerle çağırmak mekrûhdur. Çünki, bunlar, medh edici, övücü ismlerdir. Mecâz olarak da, söylenemezler. Kendi çocuklarına, bu ismleri tefe’ül ederek, uğurlu olmak için koymak, câiz olur denilmişdir. Sâlih oldukları meşhûr olan âlimleri bu ismler ile zikr etmek câiz ve fâidelidir.

[İbni Âbidîn “rahime-hullahü teâlâ”, beşinci cildde buyuruyor ki, çocuğa konulacak ismler arasında en efdal olanı, Abdüllah, sonra Abdürrahmân, sonra Muhammed, sonra Ahmed, dahâ sonra İbrâhîmdir. Allahü teâlânın ismlerinden olan Alî, Reşîd, Azîz gibi ismleri de koymak câizdir. Fekat, bu ismleri söylerken hurmet etmek lâzımdır. Bilerek hurmetsizlik eden kâfir olur. Meselâ, ismi Abdülkâdir olana, Abdülkoydur demek, Hasen yerine Hasso, İbrâhîm yerine İbo demek, bu ismlerle alay etmek olur. Bu ismlerle alay etmek niyyet edilmezse, küfr olmaz ise de, küfre benziyen şeyi söylemekden sakınmak lâzımdır. Çocuk, dünyâya gelip, hemen ölse, ism koymadan defn edilmez. Abdünnebî ismi câiz ise de, koymamak ihtiyâtlı olur. Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri hicrî kamerî 1362 [m. 1943] senesinde vefât edinciye kadar, İstanbulda, Bâyezid câmi’inde, Salı, Perşembe ve Cumartesi günleri, ikindi nemâzından sonra, yirmibeş sene va’z ve irşâd eyledi. Bir va’zında, (Veledin, vâlideyni üzerinde üç hakkı vardır: Doğdukda müslimân ismi koymak. Âkıl oldukda, kitâbet, ilm ve san’at öğretmek. Bâlig oldukda, dîni ve ahlâkı güzel bir müslimân bulup, bununla hemen evlendirmekdir) buyurdu. Kızları böyle evlendiren ana-baba, hattâ her akrabâ ve ahbâblar ve hattâ komşular çok sevâb kazanırlar. Avrupada, Amerikada, din, edeb düşmanı olarak yetişdirilen soysuzlara, uydurma diploma vererek, profesör ism ve etiketi ile islâm memleketlerine gönderiyorlar. Bu câhil kâfirleri liselere, üniversitelere muallim ve profesör yapıyorlar. Bunlar, tuzaklarına düşen müslimân evlâdlarını dinsiz, mezhebsiz yapıyorlar. Bunlar kolayca, hâin, kâtil oluyorlar. Kızlarını, oğullarını bu mekteblere veren ana babalar, evlâdlarını kendi elleri ile Cehenneme atmakdadırlar.]

ÖZRÜ RED ETMEK

36 - Müslimânın özrünü red etmek mekrûhdur. Hadîs-i şerîfde, (Müslimân kardeşinin özrünü kabûl etmemek günâh olur) buyuruldu. Özrü kabûl etmek ve kusûrları afv etmek, Allahü teâlânın sıfatlarındandır. Böyle olmıyan kimseye, Allahü teâlâ gadab ve azâb eder. Özrde bulunmak üç dürlü olur: Niçin yapdım? Veyâ şunun için yapdım. Keşki yapmasaydım demek veyâ yapdım, bir dahâ yapmam demek. Yâhud yapmadım diyerek inkâr etmekdir. Yapdım, bir dahâ yapmam demek, tevbe olur. Mü’min, afv etmesi için özr dilemesini bekler. Münâfık, aybların ortaya çıkmasını ister. Hadîs-i şerîfde, (İffet sâhibi olunuz. Çirkin şeyler yapmayınız. Kadınlarınızı da, afîf yapınız) ve (İffet sâhibi olursanız, kadınlarınız da afîf olur. Ananıza babanıza ihsân ederseniz, çocuklarınız da size ihsân eder. Din kardeşinin özrünü kabûl etmiyen, kevser havzından içmiyecekdir) buyuruldu. Bu hadîs-i şerîf, din kardeşinin kötülük yapdığını ve özrünün yalan olduğunu bilmiyen kimse içindir. Çünki, bunun özrünü red etmek müslimâna sû-i zan etmek olur. Yalan söylediğini bilerek özrünü kabûl etmek, afv olur. Afv etmek, vâcib değil, müstehabdır.
[justify]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
İslâm Ahlâkı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» sahabelerin örnek ahlakı
» Vuslat İlahi Grubu-Ya Hüseyn(Kassam Medya)
» İslam Irkçılık
» ....BİZ İSLAM’IN NERESİNDEYİZ ....
» ....BİZ İSLAM’IN NERESİNDEYİZ – II...

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
...Bismillahirrahmanirrahim... :: GENEL :: Yazı Köşesi-
Buraya geçin: