bosnalı
Mesaj Sayısı : 76 Yaş : 34 Nerden : türkiye İş/Hobiler : öğrenci Lakap : bosnalı Kayıt tarihi : 30/01/09
| Konu: ölüm ayaktanmı başlar? C.tesi Ocak 31, 2009 11:18 am | |
| İbn Ebi'd-Dünya, İkrime'nin (v. 104/ 722) "Bunu tedavi edecek olan kimdir?"1 âyeti hakkında : "Ölüm meleğinin yardımcıları birbirlerine, onun ruhunu ayak ucundan çıkış yerine kadar kim terkik edecek, (üfleyecek) diye söylerler" dediğini tahric etmiştir.2
Bu soruyu ruh boğaza geldikten sonra rahmet ve azap meleklerinin birbirlerine soracakları da müfessirler tarafından belirtilmiştir ki, âyetin öncesi ve sonrası bu ikinci manâya daha uygun düşmektedir. "Ruh, göğsün en üst tarafı olan köprücük kemiklerine ulaştığı zaman, denilir ki, bunu tedavi edecek olan kimdir? (Ruhu köprücük kemiklerine dayanmış olan bu kimse artık dünyadan) gerçek olarak kendisi için ayrılık olduğunu anlamıştır.
(Ölümün şiddetinden de) bacağı bacağına dolanmıştır."3
Bu âyetteki "ayağın ayağa dolaşması" ile ise; ya ölümün şiddetinden ayakların birbirine dolaşması ve ilk önce ayakların soğuması kastedilmiştir.4 | |
|
bosnalı
Mesaj Sayısı : 76 Yaş : 34 Nerden : türkiye İş/Hobiler : öğrenci Lakap : bosnalı Kayıt tarihi : 30/01/09
| Konu: Hapşırmak Allah'tan esnemek şeytandanmış, neden böyle açıklar mısınız? C.tesi Ocak 31, 2009 11:19 am | |
| Değerli Kardeşimiz;
Hapşırmak, genellikle vücudun hafifleşmesine, rahatlamasına, dinçleşmesine, bazı mikropların bu yolla vücuttan atılmasına ve sağlıklı olmasına vesile olmaktadır. Bu ise, bir güzellik ve bir nimettir. Onun için hapşırırken Allah’a hamd edilir. Hapşırma fiili, bir nimet olması yönüyle Allah’a izafe edilmiştir.
Esnemek ise, genellikle vücudun ağırlaştığı, gevşediği ve tembelliğe meylettiğinin bir göstergesidir.
Esnemenin şeytandan olduğunun ifade edilmesi ise, şu hikmetten olabilir. Şeytan insanı –fazla yemek, fazla içmek, fazla uyumak gibi- nefsânî arzu ve isteklere davet etmektedir. Bunlar ise, esnemeye sebep olan şeylerdir. Bu ifadeyle, insan o tür israflar konusunda uyarılmıştır.
Bu sebepledir ki, bir rivayette Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Allah hapşırmayı sever, esnemeden hoşlanmaz. Öyleyse sizden biri hapşırır ve Allah'a hamdederse, bunu işiten her müslüman üzerine, yerhamukâllah demesi hak (bir vazife)dir. Ancak esnemeye gelince, işte bu, şeytandandır. Biriniz namazda esneyecek olursa, imkân nisbetinde kendini tutsun ve hah diye ses çıkarmasın. Zira bu, şeytandandır, şeytan kendisine gülüyor demektir." (Buhârî, Edeb 125, 128, Bed'ül-Halk 11; Müslim, Zühd 56, (2994); Ebû Dâvud, Edeb 97, (5028); Tirmizî, Salât 273, (370), Edeb 7, (2747, 2748).
Hattâbî: "Allah'a nisbet edilen sevmek, hoşlanmamak gibi ifadelerin ma'nâsı, hapşırma ve esneme fiillerinin sebebine bakar. Zira, hapşırma bedenin hafifliğinden, mesâmâtın açılmasından ve fazla doygunluğun olmayışından ileri gelir. Bu, esnemenin zıddı bir haldir. Çünkü o, bedenin iyice dolmuş olmasından, bir de çok ve karışık yemekten hâsıl olan ağırlıktan ileri gelir. Önceki hal, ibâdet için şevk verir. İkinci hal bilâkis gaflete sevkeder" der.
Esnemede kendini tutma emri, esnemeyi durdurmanın kişinin elinde olduğu ma'nâsına gelmez; çünkü esneme hâsıl olunca onun gerçek şekilde durdurulması mümkün olmaz. Öyleyse buradaki durdurma, esnemenin tabiî şekilde olmasını önlemek, ondan meydana gelecek vücud hareketlerini asgariye indirmektir. Burada geçen hadiste "namazda diye kayıtlarken bazı rivayetlerde namaz diye bir kayda yer vermez ve "Biriniz esneyecek olursa..." diye mutlak gelir. Bir rivayette: "Biriniz esneyecek olursa elini ağzı üzerine koysun, esnerken çıkan hah sesine izin vermesin, zira şeytan ona güler" denmiştir.
Esnemenin şeytandan olması, şeytanın bunu sevmesindendir. Çünkü, şeytan insana gaflet veren, hayrını azaltan, namazını kesen her şeyi sever. Ayrıca, esneme umumiyetle çok yemekten hâsıl olan bir hâlettir. Çok yeme de şeytan işidir. Türbüştî şu açıklamayı sunar: "Bunun şeytana nisbeti, şeytanın kulun Allah'ın önünde duyacağı huzur ve kendinden geçercesine yapacağı mürâcaattan alacağı zevk gibi mendub şeyler arasına girmeyi sevmesindendir. (Bkz. İbn Hacer, adsı geçen hadisin şerhi; İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, 10/196-7) | |
|